thekmk
    SAYGI: 1. Değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı, kutsallığı dolayısıyla bir kimseye, bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusu, hürmet, ihtiram. 2. Başkalarını rahatsız etmekten çekinme duygusu. Hani derler ya hep: -Beni sevmeyebilirsin ama bana saygı duymak zorundasın! -İnancıma inanmayabilirsin ama inancıma saygı duymak zorundasın! -Fikirlerimi kabul etmeyebilirsin ama fikirlerime saygı duymak zorundasın! Hayır ben zorunda değilim! Sen katılırsın ya da katılmazsın, bilemem... Ama tıpkı TDK tanımındaki gibi; değerine, üstünlüğüne, yararlılığına, kutsallığına inanmadığım, ve dahası sevgi duygumun oluşmadığı hiçbir fikre, inanca veya kişiye saygı duyamıyorum. Günümüz "paparazzi ağzıyla" yorumlanmış ve toplum diline dolanmış saygı kavramımızın ortak beklenti sınırları ne yazık ki uçsuz bucaksız... Daha neyin iyi ve neyin kötü, etik yaklaşımda neyin doğru ve neyin yanlış olduğunu oturtamadığımız sosyal düzende iyiye de kötüye de, doğruya da yanlışa da saygı duymamız öğretisini kabul etmekten daha saçma bir yaklaşım olabilir mi düşünmeden edemiyorum. Toplumsal dayatma kültürümüzün sosyal medya yargıçlarını da saflarına katarak tarihsel pik seviyelerine ulaştığı şu zamanlarda saygı kavramımız günden güne boyut üzerine boyut atlıyor. Çoğunluğun güç olduğu, linç korkusunun hakimiyet kurduğu platform ve düzenlerde "saygı" tıpkı bir sıvı gibi çoğunluk çıkarlarının şeklini alıyor, sokağa taşıyor. Zaten pratikte dengesi mümkün olmayan karşıtlıkların (romantizm - realizm, teizm - ateizm gibi) popülasyonda ağır basan tarafa meyili ile karşılıklı saygı çatısına sığınma kisvesi sonucu dengesizlikler üzerine dengelenmiş bambaşka bir saygı tanımı ile yüzleşiyoruz çoğu zaman. Aslında tüm demem o ki: Galiba sevmediğimi sevenin bana dokunmayan yaşantısına saygımı lütfedebilirim, ama saygım asla zorunluluğum olamaz. Ya senin?

    Günün En Popüler Başlıkları