coronavirus
    15 yaşındaydım. Hayatım sokakta ve okulda itlik, dövüş, mülke zarar verme, hırsızlık, mahalle kavgası içinde terörize, düş dünyam ise Özdemir Asaf, John Steinback, Nazım Hikmet, Jack London, Allan Poe, Victor Hugo, Henry David Thoreau, Paul Lafargue, Louis Aragon eserlerinin arasında yine 'terörize'... Kadınlarla münasebetim, sınıftaki arkadaşlarım, annem, komşu teyzeler ve mahalledeki sevecen ablalarla sınırlı. Onların da benim için hiçbir erkekten farkı yok. Hatta erkeklere göre oldukça sıkıcılar diyebilirim. Güzel zamanlardı ama Çiğdem abla ile yatağa uzanıp Teoman şarkıları eşliğinde aşk maceraları dinlediğim zamanlar, kafamın taşla yarılmasından ve dört dikiş atılmasından ya da birinin burnunu yumruklayarak kanatmaktan ya da sokak lambalarını patlatmaktan daha keyifli değildi. S*kimin farkına varmamın üzerinden iki yıl geçmişti ve ben belki de toplamda ancak üç kere mastürbasyon yapmıştım. Kısacası kadınlar ilgimi çekmiyordu ve muhabbetleri de bir boka benzemiyordu. Lisede son senem... Her orta sınıf ailenin çocuğundan beklediği parlak istikbal hayalleriyle dershaneye kayıt yaptırıldım. Okulda öğretmenlerin 'Zeki ama çalışmıyor' sözlerine aşırı dozda maruz kalan ebeveynlerimin benden beklentileri yüksek. Ekimin başlarındayız. Hava henüz soğumadığı için otuzbirciler şanslı. Çünkü dershanede kılık kıyafet yönetmeliği yok... Bir ders arasında -ki buna bizi derslerde boğazladıkları için teneffüs diyorlar- atıştırmak için kantine iniyorum. Etrafımdaki kimseyi tanımıyorum ama özellikle sırtı dönük biri dikkatimi çekiyor. Tanımadığım onca yüzün arasında tanımadığım bir sırt... Ne heyecan verici. Tostumu almam ile sırtı dönük yabancının karşısındaki yabancının yanına yabancı olarak oturmam 30 saniye sürüyor...

    Günün En Popüler Başlıkları