santorin
    Ateist - “Başı ve sonu olmayan bir şeyin mevcudiyeti nasıl mümkün olur?” Ebu Hanife - Sayı sistemini bilir misin? Ateist - Evet. Ebu Hanife - O halde söyle bakalım; “bir” sayısından önce ne vardır? Ateist - O ilktir, ondan önce sayı olmaz. Ebu Hanife - Mecazi manada “bir” olan sayıdan önce bir şey olmaz da, gerçek anlamda “bir” olan Allah Teala’dan önce nasıl bir şey olur?! Ateist bu cevaba karşılık veremeyince yeni bir meseleye geçer ve Ebu Hanife’ye tekrar sorar; Ateist - Hiçbir şey yönlerden hali değildir, bu durumda (Allah Teala’nın da bir yönünün olması gerekir) O'nun görünüşü hangi yöne doğrudur? Ebu Hanife - Gaz lambasını yaktığında ışığı hangi yöne doğrudur? Ateist - Işığı alma noktasında bütün yönler eşittir. Ebu Hanife - Mecazi ışığın durumu bu ise, göklerin ve yerlerin ebedi ve daimi nuru Allah Teala nasıl olur? O'nun yönlerden münezzeh olması evleviyetle gereklidir. (Bu cevap aynı zamanda, 'Allah göktedir, eli şöyledir, yüzü böyledir!' diyen ve yaratıcıyı yaratılmışlara benzeten sapık fırkalara bir tokat niteliğindedir.) Ateist bu cevaba da karşılık veremez ve yeni bir bahis açar. Ebu Hanife’ye hitaben şöyle der: Ateist - Mevcut olan her şey için bir mekan olmalıdır. Madem Allah vardır o halde nerededir? Ebu Hanife Ateiste karşılık vermek yerine, etraftakilerden rica edip meclise bir tas süt getirtir. Ardından da Ateiste, “Bunda yağ var mı?” diye sorar. Ateist “Evet” diye karşılık verince, İmam döner tekmeyi patlatır: Ebu Hanife - Yağ, bu sütün neresindedir? Ateist - Belli bir yerle sınırlı değildir. Ebu Hanife - Varlığı geçici olan bir şeyin durumu böyle olursa, yer ve göklerin yaratıcısı ebedi ve sonsuz olan Allah Teala’nın durumu nasıl olur? Ateist - Peki, O ne ile meşguldür? Ebu Hanife - Sen bütün bu soruları minberde iken sordun. Ben de onlara cevap verdim. Şimdi sen yere in, minbere ben çıkayım. Ateist iner ve Ebu Hanife, söylediği gibi minbere çıkar. Ardında da Ateistin sorusunu yanıtlar: Ebu Hanife - Minberde senin gibi yaratanı, yaratılanlara benzetenler olduğunda onu indirir; yerde de benim gibi muvahhitler olduğunda onları oraya çıkarır. "Göklerde ve yerde bulunan herkes, O'ndan ister. O, her an yaratma halindedir." (Rahman 29) ayeti bunu anlatır. Dehrî şaşırır; Tek kelime konuşamaz! [Taşköprüzade, a.g.e., II, s.186] Bir kere biz Allah'ı (c.c.) zaman kavramına dahil edip "Allah ne zaman var oldu diye sorabilir miyiz hiç ?" Bu zaman kavramına dahil olan aciz ve fani kullar için sorulabilir ancak, ALLAH (c.c.) zamanı yaratıp, zamana dahil olmayan, kullarını fani zaman kavramı ile sınav edendir. Bu soru zamandan münezzeh olan Allah Teala için sorulamaz. Allah Teala zamandan önce de vardı, sonra da var olacak zaten. Aynı şekilde, eş edinmek, oğul edinmek gibi sıfatlar da, biz insanlara özgüdür. Alemlerin Rabbi Allah insanlara benzemez. Hiç Yaratıcı ile yaratan bir olur mu ? Yaratıcımız Allah noksan sıfatlardan münezzehtir. Allah (c.c.) baki'dir. Ortada bir sanat var ve sanatkaarı icabet ediyor.

    Günün En Popüler Başlıkları