pillowtalk
    Şimdi burada gereksiz hayvan hakları savunucuları gelip ahkam kesmeye kalkacak. Baştan uyarıyorum ben de bir hayvanseverim. Elimden gelen tüm yardımları da yaparım. Boşa sallamayın yani. Şimdi depremden sonra özellikle bu durumu iyice düşünmeye başladım. Bir belgeselde izlemiştim. Afrikalı bir kabile reisine soruluyor nasıl böyle yaşayabiliyorsunuz diye. Malum bize göre onların evleri yok ayakkabıları yok. Barakalarda yatıyorlar vs. Aynen şöyle diyor: "Kendilerini bir kutuya hapsediyorlar. Hava almayan bir yer. Sürekli kendi nefeslerini soluyorlar. Oksijensiz bir alanda yaşıyorlar. Rüzgarı, yağmuru hissedemiyorlar. Böyle yaşamaktan nasıl keyif alabilirler?" Düşününce dedim ki evet doğru abi. Bir kutuya hapsediyoruz kendimizi. Doğadan izole olabildiğimiz en üst noktaya kadar izole oluyoruz. Nerede doğal yaşam. Oksijenimizi bile kısıtlıyoruz düşününce kendimize resmen haksızlık yani. İşin hayvanlar ile ilgili boyutuna gelecek olursak. Doğalarından alıyoruz. Kendimize yaptığımız işkence yetmiyormuş gibi bir de onları eve hapsediyoruz. Ne için? Arkadaşımız olsunlar diye. Güya koruyoruz mantığı ile yapıyoruz bunu da. Bencilliğe bakar mısınız? Enkaz altından çıkarılan hayvanları görünce dedim ki "orası sizin yeriniz değildi". Evet kendimize yaptığımız bu haksızlığı onlara yapmaya hakkımız olduğunu düşünüyorum. Sahiplenip evde bakmaya çalışmaktansa doğal ortamlarını onlara geri kazandırmak için çabalasak her şey daha güzel olacak. Olması gerektiği gibi.

    Günün En Popüler Başlıkları