tekrar yanyana gelmeye çok çalıştım ama başaramadık. dikizden emre'ye bakıp elimi kolumu kaldırıyordum fakat malesef emre sürekli "tamam koçum arkandayız" gibi hareketler ve mimikler şeklinde karşılık vermeye devam ediyordu. e-5'te kenara çekme gibi bir ihtimal olmadığı için de, geriye tek çare kalıyordu: emre belözoğlu'ndan kurtulmak. çünkü gerçekten çok vakit geçti, çok dolaştık. artık bu saatten sonra bunun hiçbir açıklaması yoktu. sonunda büyük dayak vardı.
her şeyi göze almıştım. emre belözoğlu’ndan kaçacaktım. halbuki durdur arabayı bi şekilde in iki saniye anlat durumu sonra devam et dimi? yok. ben atlatırım bunları dedim. seçtiğim şıkkı skeyim. hayvan gibi gitmeye başladım. muhtemelen hani onları hızlıca eczaneye yetiştirmek için bastığımı düşünüyor ve g.tümden ayrılmıyorlardı. yediğimiz kornaların, küfürlerin ve küfre benzer selektörlerin haddi hesabı yoktu.
henüz 15-20 dakika önce sakin sakin ilaç almaya çıkmışken, bu noktaya nasıl gelmiştim inanılır gibi değildi. hayır allah korusun kaza yapsalar, emre’ye bişey olsa, hatta fenerbahçe şampiyonluktan olsa ne olacaktı? nasıl bir belanın içindeydim? nasıl bir sorumluluk vardı üzerimde?? hepsi nöbetçi eczaneler yüzünden. 24 saat pasta bulabildiğimiz bir şehirde, geceleri hasta olmak yasaktı adeta. gözüm dönmüştü. bunun gerçekten geri dönüşü yoktu. hele şu anlamsız kovalamacadan sonra mümkün değildi anlatmam artık bu durumu.