Konuyla ilgili Osmanlı Devleti’nin görece erken dönemlerinde bazı düzenlemelere rastlamak mümkün. Örneğin 1526 yılında yayınlanan Bozok Sancağı Kanunnamesi’nde eşcinselliğin yasal görülmediğine dair ifadelere rastlanıyor. Kanunnamedeki esaslar tarihte Osmanlı’nın ilk dönemlerinde Anadolu’da gördüğümüz ve 1515 sonrasında Osmanlı’nın egemenliği altına giren Dulkadiroğulları Beyliği’nin yöneticilerinden Alaüddevle Bozkurt Bey’in uygulamaya koyduğu bazı düzenlemelere oldukça benziyor. Bozok Kanunnamesi’nde “zina suçu”na ilişkin ibareler kapsamında ceza olarak ödenecek altın miktarı belirtilirken şu ifadeler de yer almış:
“…Ve eğer muhannes ise iki tarafa zina haddi (cezası) vuralar, eğer vurulmazsa zina cürmü (suçu) gibi her birinden -24 altın- alınır…”
Muhannes kelimesinin ise “kadınlaşmış erkek” anlamında dile getirildiği ifade ediliyor.
Benzer şekilde 1520 ila 1566 yıllarında hüküm süren Kanuni Sultan Süleyman döneminde hazırlanan Kanuni Kanunnamesi’nde de şöyle bir madde görmek mümkün:
“…Eğer şehirde Türk oğlancıkları döşek (zina) etseler -kadı tarafından- tazir edip (azarlanıp) her birinden 30 akçe cürm (ceza) alınır…”
Böyle bakınca Osmanlı Devleti’nde eşcinselliğin uzunca bir süre suç addedildiğini düşünmek mümkün. Öte yandan eşcinselliğin Osmanlı’da özellikle toplumun üst katmanlarında olağanüstü görülmediği de söylenebilir. Mahbub oğlanlar buna bir örnek. Yine ekseri seçkinlere hitap eden Divan şiirinde “sevgili”nin ille de karşı cins olmak zorunda olmadığını izleyebiliyoruz.
İzn alıp cuma namazına deyu mâderden
Bir gün uğrulayalım çerhi sitemperverden
Dolaşıp iskeleye doğru nihan yollardan
Gidelim servi revânım yürü Sadabâd’a.
Nedim Divanı’nda yer alan bu dizelerin muhatabı bir kadın olmasa gerek.