Fakat Müzeyyen Bu Derin Bi' Tutku
    • Popüler
    • Tarihe Göre
    Vidiom
    Bu başlığa vidio eklemek için telefonundaki dio uygulamasından giriş yap!
      busrawashere
      Belki hala hatırlıyorsunuzdur; dizi, film, kitap, şarkı gibi seçilgen şeyleri pek önermem ki karşımdaki insanı koyduğum yer ile karşımdaki insan farkı kişiler olabilir, önerdiğim şeyi hiç beğenmeyip kitap okumaktan soğuyabilir diye önerme kısmından hep çekinirim. Fakat bu sefer yeri geldiğinde beni etkilemesi den, yeri barındırdığı mesajlardan dolayı önereceğim bi' kitap, hatta film. Çoğu kişi "Sikimsonik türk filmlerinde ıssız adam ardından ikinciliği alan film." diyebilir. Eğer filmin ilk başlarında öyle demeye başlarsanız da direkt kapatın. Aynı şey kitap için de geçerli. Bir satırı iki kere okuyunca sıkılmaya başlarsan direkt okumayı bırak. Ama bu yazıyı ciddi okuyan kullanıcının tarzını tahmin edebiliyorum ve seveceğini biliyorum. Neyse gelelim asıl kısa konuya! Çok fazla spoiler vermeyeceğim. Arif karakteri kendini tanımayan ve kendini tanımadığını tanıyan bir yazar. Müzeyyen ise kendini bilen fakat yenilemeyen, doyumsuz bir kadın Çok, çok güzel monologlar var. İç seslerin yazıya dökülmesiyle oluşan bir yazarlık şahsen benim çok hoşuma gitti. Hatta filmin 2014'de çekilmesine rağmen yönetmenliği, kamerası her açıdan mükemmel, şimdiki film kültüründen çok farklı olması -gay birey ve güçlü kadının olması- kısaca normal şeylerin bulunduğu film benim için harikaydı. Belki ikisini de elime aldığımda kendi halimi gördüğüm için hoşuma gitti ve sizi de kendim gibi gördüğüm için eskiden aklınızda kalan o kişiyi bir nebze unutturur. Unutturmazsa çok da şeetmeyin yapacaklarınız sadece bunlar olurdu; Diyelim ki gitmedim. seninle beraber olmaya devam ettik. Ne değişecekti? Sevişirdik. Sabahları beraber uyanırdık. Ben senden önce kalkardım. Senin uyuyuşunu izlerdim, sonra sen uyanırdın. Bana gülümserdin. Sonra, sabahları çayı tek şekerli içtiğini, günün diğer saatlerinde şekersiz içtiğini biliyor olurdum, o ilk şekeri ben atardım çayına, zarifçe eritişini izlerdim. Sonra, en çok boynundan öpülmeyi sevdiğini biliyor olurdum. Sonra dışarı çıkardık. Dışarda yağmur yağıyor olurdu. Biz şemsiyeyi almazdık. Sırılsıklam olurduk. Sonra sen bana sokulurdun ama saçağın altına hiç girmezdik. Sonra sen üşütürdün. Ayakların buz gibi olurdu. Ben sana en sevdiğin o mavi çoraplarını getirirdim." :)) Başlık biraz boş gelmiş olabilir, o yüzden sen de seni etkileyen bir filmi anlatabilirsin. Sevgileer.
        cinayetvaraga
        bu filmi hep erteledim. dur ben bunu izleyim. sırf sen önerdiğin için. vesile olur izlemem için.
          vsjvsjvsjv000
          Izlemedim, bugün uyumadan önce kesinlikle izlicem. Merak uyandırdı.
            miller
            “bir uçurtma için en güzel uçuşun ipi kopukken olabileceğini düşünürdüm. bazıları buna ‘düşme hali’ diyebilirdi.”
              gregory_
              Izleyecegim kesinlikle.
                asit
                Benim de anlamsız, gereksiz önyargı beslediğim filmlerdendi bu ama izlicem mutlaka..
                  nobodyy1
                  Ya ben bu fotoyu herr yerde görüyodum. Replikleri falan vardı. Adını bilmiyordum ama. Bak ya kitabı bile varmış. Ben de ne zaman bulurum diye düşünmüştüm. Kız seni kim gönderdi doğru söyle.. 😂😂
                    ceviz-agaci
                    Hatırlattın yarın bunu 1500. Kez izleyeceğim
                      busrawashere
                        cinayetvaraga
                        Kitabı tamamen Arif'in kafasının içi gibiymiş sanırım. Öyle okudum bir yerde. O yüzden beyazperdeye uyarlanması oldukça zor bir metin olarak görülüyor. ANCAK Arif'in arayışı, satırların arkasına saklamaya çalıştığı "olunmaması gereken Arif" ve Müzeyyen var mı yok mu sorusu başından sonuna sardı beni. İlk soru. Müzeyyen gerçek mi? Hayal mi? Yayınevinden çıktıktan sonra Arif'in uzun uzun yarattığı ve adını koyamadığı kadının misyonunu müzeyyen mi alıyor? Hani bir yazar yaşarsa daha iyi yazar, hayal ederse nispeten daha bir yitik kalır ya yaşanılanların yanında. bu soru da tam onun için. Anlayamıyoruz. Aslında filmin sonunda "bir çay daha içelim./ Bir çay daha içmeyeceğim" cümlesi ile kitap kafasında bitmiş oluyor. Ya da aslına bakılırsa roman bitmiyor Arif aşkın peşinde, yamacında gezmeye devam ediyor. Filmin atmosferi Arif'in duygularıyla doğru orantılı gidiyor. Baharı içimde hissettim. İstanbul'da değil İstanbul'u yaşamış biri olarak, mayıs akşamüstlerinde, o eşsiz bahar akşamlarında gökyüzü aşk kokar, sokaklar çeker insanı. Arif böyle kıpır kıpır bir İStanbul baharını Müzeyyen'in tutkusu ile yaşıyor. Ne zaman müzeyyen gidiyor yağmur geliyor şehre. Atmosferi ve filmin renklerini çok sevdim. çekiyor insanı aynı müzikleri gibi. Ve sonunda sımsıcak bir yaz var. Baharın sonu yaz misali. Aşkı arayan, kendini arayan ve aşkla beraber varoluş sancısı çeken Arif sadece kendi hikayesini yazmanın derdinde. Ve benim çok hoşuma giden bir aşk hikayesi onunki. Erotizm yok, şehvet yok, ağlama sızlama yok, perişanlık yok. Zaten eksik olan bir adam biraz daha eksilse hayattan ne kaybedebilir ki? Filmin başındaki ilişkisi biterken bir cümle var; "..kilidin dili yuvasına otururken tarifi imkansız bir ses çıkaracak..." ilişkisi biterken bile edebi bir adam ve müzeyyenin evinde ilk gece bittiğinde sabah kız evden giderken; "..çıkarken kapıyı çekmen yeterli. Ama iyi çek olur mu? Bazen dil tutmuyor." dediğinde hayran kaldım filmin büyüsüne. ve yine metaforlar çok güzeldi. Bir tıraş köpüğü bin tane sahnenin, onca diyaloğun anlatabileceğini tek sahnede anlatabildi. Dolap açılır ve orada olmaması gereken en azından Arif'in görmemesi gerekn bir köpük. kadın dolabında. hiç olmayacak zamanda. Başkalar kudurabilir ama Arif yazar. Çok hoşuma giden bir detay. Filmin sonunda da, "Müzeyyen gitti sen hala burdasın. niye burdasın?" diyor ya... Abartı olmayan karakterler, gündelik yaşantının sıradanlığına karışmış karakterler, derinlemesine bakılırsa içine alan ve izleyeni saran bir atmosferde "aşka" bambaşka bir bakış. Aşkı sevmek, aşkın aşk oluşuna aşık olmak, ona tutkuyla bağlanmak güzel. Bir adam aşkından şu cümleyi kuruyor; "Babannenin mezarına da giderdik. Hayatta en sevdiğin kadın için ağlayışını izlerdim. hiçbir şey yapmazdım. Gözyaşlarını silmezdim, teselli etmezdim.Diğer mezarlar arasında dolaşarak hayatın ne kadar şahane bir şey olduğunu düşünürdüm..." ****Devamı yorumda.
                        /
                        0

                        Tarihe Göre

                        İçerik bulunamadı.