jackahparig
    1.2 -afferin güzel kızıma. Milletin ağzı çuval değil ki büzesin. Senin kılık kıyafetinden şu kulağındaki küpelerden ötürü öyle demişlerdir dedim gece ara ara kendime. Sonra ya doğruysa şüphesi de vardı içimde. Şükürler olsun yokmuş öyle bir şey. Türkan teyze kasabanın dışına hiç çıkmayan, çoğu şeye günah gözüyle bakan iyi niyetli bir insandı. Mavi’yi ilk gördüğünde hemen kanı kaynamış, detayların hiçbirine yüz vermeden evini kiralamıştı.Mavi, Türkan teyzenin bir sözünü çok sevmişti ‘elalemin çocuğu suyu çiğnemeden yutuyor’ diye. Türkan teyze muhtemelen bunu Mavi’de olmayan; yaşıtlarının cıvıl cıvıl olmasından, renkli ciciler giymelerinden, her gün biryerlerde olmalarından, yaşam enerjisi ile dolu olmalarından söylemiş olsada epey kalabalık kelimelerdi. Mavi bunu insanın sahip olduğu güce yorumlamıştı. Su hayatımızın birinci ve en önemli bileşeniydi. Su en güçlüydü, en büyüktü, bütün tabiata hükmederdi. Ve farkandılıkla bir tek insan yapardı bunu; ‘çiğnemeden suyu yutabilmeyi’. Güçlüydü insan. Türkan teyzenin rutin muhabbetlerini tebessümlerle geçiştirdikten sonra evine geçirdi onu. Saat ilerlemişti, karanlığın selektör yapmasıyla başlıyordu Beko ile mesaisi. Ciddi bir kaygı problemine doğru kulaçlar atıyordu, hep aynı soru ‘ya sonra’? Son bir ayda daha da artmıştı. Başlarda düşünmek, yeni sapaklar keşfetmek, sorunun soru doğurması hoşuna gidiyordu. Ama şimdilerde ciddi bir uykusuzluk haline evrilmişti. Gün ayıkken aklı başında olur, neşesiyle aklıyla üstesinden gelirdi. Fakat karanlık uyandığında silahsızlaşır ıssız kapkara bir ormanda yolculuğa çıkardı. Beko çıkar gelir, ‘ya sonra’ der dururdu. Zamanla verilecek cevapları tükettiğini farkediyordu. Beko egemen oluyordu. Okul yıllarında gittiği tiyatro da ‘mem u zin’ izlemişti. Beko karakteri efsanelerin bir araya gelmelerini türlü fesatlıklarla engellemeye çalışıyordu. Zihninin kendisine yüklemeye çalıştığı kaygıdan ötürü ona Beko diyordu. Bekoyu bazen dört duvar içine hapsediyor, düşünmeyi en yakın arkadaşı edindiğinden genel afla salıveriyordu hemen. Beko ortalarda cirit atıp her seferinde huzurun bileklerine kesikler attırmanın fırsatını kolluyordu. Türkan teyzesine göre; gençti, güzeldi, alımlıydı. Onun yerinde kim olsa bahtiyarlığa sözler şarkılar yazardı. Onun yerinde olmak isteyen ne çok insan vardı. Ama daha çok genç yaşlarında kıyasla mutluluğun etik olmadığını idrak etmişti. Şu sıralar tamamen Beko’nun istediği şekilde ilerliyordu işler, bulabildiği her camdan uzaklara bakıp ardı arkası kesilmeyen düşünce fırtınalarında savruluyor, aynada kendi suretinde yolculuklar yapıyordu. Bir alelacelelilik hali mevcuttu. Bişeylerin bi an önce gerçekleşip sonlanmasını istiyor, bugünden hızlı kopuşlar yaşayıp hikayenin finaline varmak, orada sonu bilmek istiyordu. Her seferinde doktor ameliyathaneden çıkıp, ‘şu anı’ kaybettik diyordu. ‘An’ alabora oluyor, kaygı bağırıyordu; ‘yelkenler fora’.

    Günün En Popüler Başlıkları