ayse-aksoy7
    Kadına tarih boyunca kendini önemsiz, değersiz hissettiren bir şiddet uygulanmış ve halen de uygulanmaya devam ediyor. Kadın değer görmek ve önemli olmak adına annelikle ödüllendiriliyor. Tek başına yaşamak, bir şeyler başarmak, güçlü bir duruş kadın için azımsanıyor. Daha çok ev işi yapan, daha çok çocuk doğuran daha çok arıllaştırılmış kadın övgülerle taçlandırılıyor. Hayatımın bir döneminde hem anne hem iş kadını hem de oldukça aktif biri oldum. Çevremde ki hiç kimse bu halimi sevmedi. Hatta bu nedenle kendi ailemden ağır tepkiler aldım. Ne zaman ki hayata dair tüm isteklerim tükendi, eve kapandım, ikinci bir çocuk ve ev ile meşgul olan biri oldum ailem beni övmeye ve yüceltmeye başladı. İş kadını olarak yaptıklarım kimsenin umrunda değildi. Ama mutfakta geçirdiğim zaman çoğaldıkça övgü çoğaldı. Kendime şu soruyu sordum: sen mutlu musun? Çünkü onların istediği kişi haline geldin. Evde çocuk bakan, yemek yapan, domates kışlık hazırlığı yapan bir kadın. Benden başka herkes için muhteşem bir şey. Ama anne olmak beni yoruyor. İşimden tüm hayatımdan geride başkalarının istediği insan olarak yaşamak zorundayım. Ve bundan hiç hoşlanmıyorum. Toplumun istediği kişi olmak talebim değildi elbette. Bir çok koşul ve pandemi beni bir noktaya taşıdı. Neden kadınlar için atıl bir hayat övgüye şayan oluyor? Hayattan ve yaşama sevincinden ne kadar uzak kalırsak, çocuğun ailenin tüm yükü üzerimize ne kadar çok binerse toplum o kadar çok mutlu oluyor. Özellikle kızımın asla ama asla anne olmasını istemiyorum. Ve tüm yaşamım boyunca ona bunu söylemekten vazgeçmeyeceğim. Kendine ait bir hayatı, kendi fikirleri, kendi hayalleri olsun isterim. (Tabi anne olma derken onun hayalleri mi oluyor o da var) Yaşasın, hayattan zevk alsın, gezsin, ama her zaman kendine ait bir kadın olsun isterim. Bizi toplumsal dayatmalar köreltti, yaşama sevincimizi bitirdi. Kızım hayata dört elle sarılsın. Toplumun kalıplarına esir olmasın

    Günün En Popüler Başlıkları