kurtisaghost
    Evet, epey pesimist bir başlık oldu bu. Ama yıllardır sonuçsuz kalan bu konunun artık biraz olsun çözüme kavuşması gerek. Ya da daha da fazla anlamsızlık boşluğuna sürüklenmesine. Bu yazı bizi nereye götürecek bilmiyorum ki zaten okumanızı da tavsiye etmem. Başlığın altında kafanıza göre takılın Leyla ile Mecnun severler.. Ha ama ille de okumayı dileyenlerin de önce bir sinir stresini üzerlerinden alalım:
    https://www.youtube.com/watch?v=AzYIJdsSDms
    https://www.youtube.com/watch?v=AzYIJdsSDms
    Şimdi, bu gemi olayının hepinizin malumu olduğunu varsayıyorum sayın okurum veya okurlarım. Mevzu derin ve can acıtıcı. Ama bu hikayeyi öğrenmemin üzerinden geçen yıllar ardından şu sonuca vardım. Bu hikayedeki ölüm, salt dram ögesi değil. Aynı zamanda da bir metafor. Hem de çok anlamlı bir töz olarak da değerlendirebiliriz. Nasıl mı? Şöyle: Birinci olarak İsmail Abi'nin babasının ölümü, kendi ellerimizle boğazladığımız çocukluğumuzdan ve hayal gücümüzden başkasını simgelemiyor. İsmail Abi'nin de her günü ne kadar hayatın zorluklarıyla çarpışmakla geçse de bir tarafı o saf ve iyi tarafını asla yitirmiyor. Ve hala o gemiyi bekliyor. Ve o her el sallayışında da biz optimist egolarımızın katillerinin karabasanı oluyor, iki yakamıza yapışıyor. İkinci olarak da bu sonsuza dek sürecek bekleyiş, yalnızlığı imgelemekten öte bir şey değil. Evet, yalnızlığı. Sonu gelmez bir tekilliğin hüküm sürdüğü, insana dibi siyahlara bezenmiş bir kuyuya yuvarlanan taş hissi yaratan büsbütün bir birlik hali. Zamanın donduğu, akreple yelkovanın bütünleşmesinin lanetlendiği bir uzay zaman parseli burası. Ve İsmail Abi, tam anlamıyla bir cam fanusun içinde. Burası öyle bir yer ki hava dahi geçirmeyen türden malzemelerle örülmüş, katmanlı bir yapıya sahip. Sadece arada insanların seslerini oraya ulaştırıyor, hepsi bu kadar. Ve İsmail Abi de birinci metaforu burada devreye sokuyor, itinayla saklanmış çocukluğunu ve taptaze hayal gücünü. Bunu neredeyse her bölüm gözlemlemiş olduğunuzu düşünüyorum ve şu soruyu soruyorum: Yalnızlık ne kadar iyi veya ne kadar kötü bir şey? Dikkat ederseniz ki kesin iyi veya kesin kötü gibi bir ifade kullanmadım çünkü bu tarz soyut kavramları ifade etmede "Binary" kodlama tekniğinin ne kadar başarısız olduğu malum. Neyse, konudan uzaklaşmayalım. Önce birinci durum kulağınıza ne kadar hoş geldi değil mi? Ama ya ikinci olasılık? Kapana kısılmışlık ne kadar katlanılabilir bir şey? Daha doğrusu düşüncelere bu çeşit bir cam fanusla ket vurmak ne kadar doğru bir davranış? Peki her türlü yalnızlık, kişide baş gösterdiği yaş aralığına bağlı olarak tabii, böyle bir etki gösterebilir mi? Cevabı zor sorular bunlar hocam, çok zor. Hem bu entry'deki karakter sınırım da dolmak üzereyken bunların üzerine yazılı biçimde kafa patlatmam da pek mümkün gözükmüyor.. Neyse ben bir düşünme zemini açtım, siz getirirsiniz devamını :)

    Günün En Popüler Başlıkları