kaan göktaş (“oldu da bitti maaşallah” kitabının yazarı) : “sünnet hadım edilmenin yumuşatılmış şeklidir. her erkek çocuk, bilinçaltında hadım edilme korkusu taşır. çocukları sünnet ederek onların bu “hadım edilme” korkularını harekete geçiriyorsunuz. çok önem verdikleri, yeni keşfetmeye başladıkları cinsel organlarını yaralıyorsunuz, acı çektiriyorsunuz. erken boşalma başta olmak üzere birçok seksüel bozukluğun ve parafilinin temelinde sünnet travması yatar…sünnetin tıbbi açıdan gerekli olduğu yalandır. sünnet derisi insan vücudunun işlev gören, sağlıklı, yaşayan bir kısmıdır. görevi penisi korumaktır. bu kısmı yok ettiğiniz zaman geriye hissiz ve savunmasız bir organ kalır. hijyen açısından gerekli olduğu yalandır, çünkü sünnet derisi kendi ürettiği mukozamsı bir sıvıyla penisi korur. üstelik asgari hijyen koşullarının kolay ulaşılabildiği bir dünyada, “temizlik” bahanesi çok ilkel. hastalıkları önlediği iddiası yalandır. aids ile sünnet arasında bağ kurmaya çalışılsa da aids kanla ya da vücut sıvılarıyla bulaşır, önlemenin yolu bilinçlenmekten ve korunmaktan geçer. “sünnet olanlar ileride penis kanseri vb. hastalıklara yakalanmaz” denilir; bu da yalandır. kanserle sünnet derisi arasında bir bağ yoktur. üstelik önleyici tıp bu değildir… sünneti reddediyorum çünkü ilkel bir gelenek. ayrıca insanın vücut bütünlüğüne, rızasını almadan, geri dönüşümsüz bir biçimde zarar veriyorsunuz. bu işlemi de sünnet olacak kişinin çocuk ya da bebek olmasını kullanarak yapıyorsunuz.zorla, kandırarak vücudunun bir kısmını kesip atıyorsunuz. onun vücut bütünlüğüne geri dönülemez, telafi edilemez bir zarar veriyorsunuz. sonra da bunun adına “ana-baba hakkı” diyorsunuz. sünnet bir çocuk hakları ihlalidir.”