tucco
    En az 15 dakika önce bahsi geçen mutlulukla ilgili 'İnsan neden bilerek kendini mutsuz eder ki' diye sordu bana. Demek ki o zamandan beri düşündüğü şey buydu. Sonrasında mutlulukla ilgili konuşmaya başladık. Bu o zamana kadarki en uzun diyalog olmuştu aramızdaki. Sonra konular konuları açtı, alıntılar yapıldı, zaman zaman göz göze gelindi ama kimse kimseyi öpmeyi düşünmedi. 1 saatten fazla Karaköy'de bir bankta oturup muhabbet ettik ve meyhanede hayalini kurduğum gibi ne dert anlatasım geldi, ne de dinleyesim. Ketumluğum yine iş başındaydı. 'Ne iş yapıyorsun sen ya?' diye sordu. -Yazarım +Neler yazıyorsun? -Öylesine denemeler, boş beleş betimlemeler, kendimce tespitler… +Bir yazında beni betimlesen nasıl betimlerdin? -Güzel şeyleri betimleyemiyorum. +Bu duyduğum en güzel betimlemeydi. Güldük ve konu kapandı. Sonra ‘Üşüdüm, ben artık gideyim’ dedi. Evine bırakmayı teklif etmedim, kabul etmezdi de zaten. ‘Gitmeden önce ismini söyler misin’ dedim. Sadece güldü ve caddeye doğru yürümeye başladı. Bir taksi geçiyordu, ona elini kaldırdı. Bana dönüp sarıldı. Sıcak bir dostun sarılışı gibiydi. Sonrasında taksiye bindi ve gitti. 3 sene önce yaşadım bu olayı. Sonrasında bir daha hiç rastlamadım ona. Rastlamaya da çalışmadım. Belki güzel bir dert arkadaşı olurdu, belki de olmazdı, şimdiye kadar kimsenin olamadığı gibi.

    Günün En Popüler Başlıkları