10
8 Ağu 2021
Zincirleme Hikaye
Zincirleme hikaye konuşarak oynanan oyunlar arasında en sanatsalıdır diyebilirim. Öncelikle oyunda tek bir kural var o da hikayeyi devam ettirmek. Birinci olan oyuncu bir konu ile bir hikaye başlatır. Bir veya iki cümle kurduktan sonra sıra diğer oyuncuya geçer. Bu şekilde tüm oyuncular hikayeyi devam ettirerek güzel bir sonuçla hikayelerini bitirirler.
Tarihe göre sıralayarak hikayeyi devam ettirin. Gerçekten güzel bir hikaye çıkıyor. Anı olarak kalsın ☺️
Başlıyorum:
Güzel bir güne uyandığımı ümit ederek gözlerimi açtım. Odama vuran ışık gözlerimi alıyordu.
Gece yatarken yağmasını umduğum ve meteorolojinin tahmin ettiği kar yağışı başlamamıştı. içim sıkılarak telefonu elime aldığım gibi kendimi kanepeye attım.
Zaman sonra kedim yavaşça yanıma sokuldu. Huysuzlanarak bana birşeyler anlatıyor gibiydi. Kucağımdan inmiyor, beni cama doğru bakmaya zorluyordu.
Yavaşça ayağa kalkıp cama doğru yürümeye başladım.. Gördüklerim karşısında buz kesilmiştim.
Bir kadın ve 4-5 yaşlarında ki çocuk, o soğuk havada paltosuz, dört büklüm vaziyette birbirlerine sokularak yürümeye çalışıyordu. Tam sokağın ilerisinde kaybolacaklarken dayanamayıp peşlerinden gitmeye karar verdim..
havanın soğuk olmasından olacak ki montumu ve botlarımı giyinip çıkana kadar bir hayli uzaklasmislardi. Onlara yetişmek için var gücümle rüzgara karşı direnip yaklaştım. Nefes nefeseydim. Kalan son bir nefesimle,
-Hey durun. diyebildim sadece.
Zar zor ağzımdan çıkan cümleler daha onlara yaklaşmadan havada buharlaşmış olacak ki, sanki hiçbir şey söylenmemişcesine bana aldırış etmeden ağır ağır yürümeye devam ettiler.
Yalnız içimden bir ses beynimdeki o anlamsız merakı tetiklercesine peşlerinden gitmemi söylüyor, yanaklarımı kızartan o buz gibi havaya aldırış etmiyordu.
... Takip ettikçe etmeye devam ettim. Bir müddet sonra katettiğim onca yolun hatrına geri dönmek anlamsızlaşmıştı. Lakin mahallenin sınırlarını asmış, kendimi derme çatma, tek katlı yapıların dip dibe sıralandığı havaya kesif kömür kokusunun hakim olduğu muhitte bulmuştum. İçimdeki merak giderek tedirginliğe dönmeye başlamıştı...
Köhne bir evin bahçesinden içeriye isteksizce girdiklerini gördüm. Hemen sağda bir deri bir kemik kalmış, tüyleri kısım kısım dökülmüş, halsizlikten havlamayı bile unutmuş kahverengi bir köpek vardı.
Köpeğe bakınca içim bir kez daha sızlamıştı. O şaşkınlıkla karışık üzüntü haliyle eve dışarıdan şöyle bir göz attım. Derme çatma, camları kırık, kapıları küf tutmuş, rutubetin kokusu bahçeye kadar geliyordu.