Waiting For Godot - Godot'yu Beklemek -
    • Popüler
    • Tarihe Göre
    Vidiom
    Bu başlığa vidio eklemek için telefonundaki dio uygulamasından giriş yap!
      asit
      Samuel Beckett'in absürt tiyatro türünde yazdığı ve tüm dünyada büyük ilgi toplayan eseridir. Seneler önce üniversite 1. sınıfta ingiliz edebiyatı hocamın pazartesi sabahı, 'bugün bunu izleyeceksiniz ve üzerine konuşacağız' demesiyle, ''s*kicem filmini de sabahın köründe he'' diyerek uyumuştum. Ama sonra pişman oldum tabiki. Oyun iki perdeden oluşmuş ve daha sonra sinemaya da uyarlanmıştır. Absürd ve varoluşçuluk üzerine düşünceleri çok keyifli ve rahatlatıcıdır. Aynı zamanda yazılış amacında ikinci dünya savaşının da büyük etkisi vardır ve alakalı birçok metaforu da işlemiştir. Kahramanlarımız Vladimir (Gogo) ve Estragon(Didi) zaman ve mekandan bağımsız bir şekilde, yol üzerindeki ağacın yanında bekleyiş içindedirler. Bekledikleri Godot'tur. Kim olduğunu bilmezler ve sürekli onun akşam geleceğini, akşam olup gelmeyince sabah geleceğini düşündükleri gibi kendilerini de içinde bulundukları anlamsız çıkmazdan kurtaracağına inanırlar. Zaman zaman da ümitlerini kaybettikleri anda kendilerini ağaca asıp bu anlamsızlığı bitirmek isterler ve kendilerini bir şekilde yine beklemeye ikna ederler. Aslolan beklemek, beklemek sadece beklemek.. Didi ve Gogo o kadar tanıdık ki hayatlarımıza. Beklediğimiz şey ne ? Belki içimizde boğuşan o iki farklı sesi temsil ediyorlar o an. Bizi var eden ve hiçbir zaman anlaşamayan o iki sesi. Herkes Godot için yani beklediği şey için farklı farklı yorumlar yapıyor. Kimisi için tanrı, kimisi için mutluluk, umut, çıkış yolu, sevgi, kimisi için de hayatın ta kendisi ve ölüm.. Bana en yakın olanı yani zaman zaman kendimi içinde bulduğum anlamsız boşluğun ve bekleyişin kurtarıcısı olduğuna inandığım Tanrı olgusu ve ölüm. Godot'u Tanrı olarak düşündüğümde bile tüm inancımı baştan aşağıya sorgulamama sebep oluyor. Acabalar, keşkeler sıralanıp gidiyor. Sadri Alışık'ın da 'hayat demek ölümü beklemektir' sözünü daha anlaşılır kılıyor eser. Bu kadar depresif temanın içinde tabiki umudu da barındırıyor Gogo ve Didi. Tam da bizim  tutunduğumuz ve sonraki sabaha uyanmamıza sebep olgu. 'Umut.'
        silmarillion
        Kral bir gün dondurucu kış mevsiminde gecenin soğuğunda nöbet tutan bir muhafızın yanına giderek sordu. -Üşümüyor musun? Muhafız; ben alışığım efendim diyerek cevap verdi. Kral; -Olsun dedi. Ben sana sıcak tutan elbiseler getirmelerini emredeceğim diyerek gitti. Ancak kısa bir süre sonra askerlerine sıcak tutan elbiseleri götürmelerini emretmeyi unuttu. Ertesi gün ise duvarın yanı başında soğuktan donarak ölmüş muhafızın cesedini buldular. Fakat muhafız ölmeden önce duvara bir şeyler yazmıştı. Duvarda şunlar yazıyordu; “Kralım, ben soğukta nöbet tutmaya alışkındım. Fakat senin sıcak elbise vaadin beni öldürdü!” Bir godot umudu ve gelmeyen bir godot bazen ölümcüldür de ya da her zaman bilmiyorum. Bilmiyorum çünkü benim kendi gücümden başka bir umudum kalmadı✌🏻
          patronicee
          'Beklemek cehennemdir' diyor Shakespeare. Godotu beklemek niçin cennet olsun ki? Çaresizliğin en iyi ruh bulmuş halidir beklemek. Neyi beklediğini bilmemek. Beklerken gelen seçeneklere ikna olmayıp dahasını dahasını dahasını beklemek.. Benim için de bu böyledir,insan kesinlikle tanrı ve ölümü bekler..
            absurdizm
            harika bir şeymiş bu. bende birkac kelime etmek istiyorum. absurt dediğin için dikkatimi çekmedi değil ehehe aslında bu baş karakterlerin bakış açısına göre değişebilir bence. onlar godotu acaba ne olarak düşündüler? eğer bir insansa onun godot olduğunu nereden bilecekler. belki godot aslında yaslandiklari ve kendilerini asmak istedikleri o ağaçtı. godot belki de yaprağın altındaki bir tirtildi. yani demek istediğim şu; godot belki geldi ama onlar görmediler, görmek istemediler. hep daha yüce daha kıymetli bir şey beklediler, kendilerine özel olsun istediler. ama aslında godotu kendileri yarattılar ve bunun farkında değiller. gelecek ama ne gelecek. geldi ama onu tanimadim... aklıma bir fıkra geldi. bir gün bir adamın denizin ortasında bindiği gemi batıyor ve adam tanrı beni kurtaracak diye düşünüyor. yanına bir gemi geliyor yardım teklif ediyor ama adam "hayır, tanrı bana yardım edecek" diyor sonra yine bir gemi geliyor yardım teklif ediyor adam yine "hayır, tanrı bana yardım edecek" diyor. üçüncü yine aynı. daha sonra adam doğal olarak boğulup ölüyor ve tanrının huzuruna çıkıyor. adam, "tanrım, ben sana güvenip inanmıştım. neden bana yardım etmedin?" diye sitem ediyor. tanri da yapıştıriyor cevabı "o gemileri sana kim gönderdi sanıyorsun salak?"... izahı olmayan şeylerin mizahi olur. demem o ki beklediğiniz ve umdugunuz şeyi dışarıdan beklemeyin. o şey içinizde olsun. adam o geminin tanrıdan geldiğine inansaydi kurtulacakti ama hep daha yüce bir şey bekledi. belki de godot onların kalbindeydi ama onlar göremediler. çünkü insanoğlu gözü gören bir kördür. ummazsaniz kırılmazsınız...
              cinayetvaraga
              Yazar diyor ya, "beklemek ki en acı halidir yaşamanın" nereye kadar bilonmez ama umut işte fazla insani... o gemi gelir belki bir gün. guzel tavsiye asitim. 👊
              /
              0

              Tarihe Göre

              İçerik bulunamadı.