2
26 Şub 2022
Kuyuya Düşen Heybe
Karartmışım ışıklarımı.Ve akşamın en sessiz kapısını tıklayıp,kendimi içeri davet etmişim.Yüzü gülüyor her zaman olduğu gibi. Saklayarak kendini, yokluktan bir varlık çıkarırcasına...Heybemi bıraktım dört bacaklı masanın ağaç kokusuna. Yeşil bir örtünün altına giriverdi can acıları. En merhametlisinden gülen gözleriyle dedem çevirdi başını, açtı cennetin kapısını. Ben kapıdan ölmeden girmenin yolunu buldum yıllar oldu. Asırlardır açar kapısını bıkmadan usanmadan. Ne zaman boyansam dünyanın rezilliğine, ruhumu kaçırıp gizliden yıkar dönerim.
-Başka türlüsü mümkün müydü isyan etmeden yaşamanın? Değildi, değildi demek ki. Yine yerin yedi kat dibindeyim. Koparıp saçlarımı uç uca ekliyorum. Gökte bir aydınlık var yetişemiyorum.Az daha uzasın saçlarım, bu kuyudan çıkacağım.Halbuki kuyuya bakan gözlerin elleri yetişirdi bana.Ellerini uzatmazdı gözler. Her bakan umudumun urganından bir tutam koparıp giderdi. Duyar gibi olurdum ara sıra, 'ama bu ağır bir heybe'... Heybemi dolduranlara yük olmuşum anlayabiliyor musun?
...
-Heybemden kime ne? Yük benim, urgan benim. Kuyu benim, ses benim. Cennetimden kime ne?
...