83
26 Eki 2021
En Yakın Arkadaşını Nasıl Kaybettin?
Bu biraz hüzünlü ve kalp kırıcı bir konu aslında. Çok kişinin de konuşmak ya da anlatmak isteyeceğini düşünmüyorum ama ben içimi dökmek istedim. Üniversite 2. sınıftan 4. sınıfa kadar aynı evi paylaştığım canım arkadaşımla çok kötü bir sebepten uzaklaştık. Kırmadık dökmedik yine de hayat bizi ayırdı. Sebebini gerçekten hatırlamıyorum fakat onun erkek arkadaşının saçmalarına dayanamayınca aramızda ufak ufak tartışmalar çıkmıştı. O atışmalar ufak ufak uzaklaştırdı ikimizi. Üniversite bitince ayda bir konuşmaya başladık ve şu an çok önemli bir şey olmadığı sürece konuşmuyoruz.
Birini Pençe operasyonlarının birinde, diğerini de Fırat Kalkanı'nda. Eh, ölüm de yaşamın bir parçası.
Çocukluk arkadaşımdı. Beraber büyüdük. Hep hayalimizdi İstanbul'da birlikte yaşamak. Özgür olmak. 17 yıl sonunda hayalimize kavuştuk. İstanbul'da küçücük bir evimiz ve içinde sadece bizim istediğimiz şeyler vardı. Tabi bir de küçük dostumuz , Samba'mız vardı. Arkadaşımla İstanbul'a gelince aramızdaki bağlar daha da sağlamlaştı. Etle tırnak olduk. Ben etrafımızda bizim gibi birbirine uyumlu , birbiriyle kusursuz anlaşan başka bir dost , ikili görmemiştim. Tam 22 yıllık bir dostluk. Ta ki ben Ankara'ya 1 haftalık izne gidene kadar. Döndüğümde evde küçük dostumuz Samba , benim kişisel eşyalarım , ayakkabılarım , birikmiş nakitim vs. ve en önemlisi de 22 yıllık dostum yoktu. Çok araştırdım. 1 yıl sonra haberini aldım. Konya'ya taşınmış sessiz soluksuz. Sonra bir daha da görüşmedik işte. O günden sonra da hayatıma kadın erkek , dost sevgili vs. hiç bir şekilde kimseyi almadım. Alamadım. Alamam da.
Bunu bana anlattırdığınız için sizden nefret ediyorum.
Teşekkürler.. :)
Çok saçma hatta belli bir sebebi bile yok. Araya bir soğukluk girdi. Yazmadı yazmadım, aramadı aramadım. Sessiz sedasız çıktık birbirimizin hayatından.
En yakın diyemem ama, en iyi arkadaşlarımdan birini, iki sene önce trafik kazasında kaybetmiştim.
Cüzdanımdan defalarca para çalmıştı. Görmezden geldikçe arsızlaştı. Yüzüne vurmadan ayırdım yolları. Denk gelirse merhabadan ötesi yok.
En yakın arkadaşımı hiç bir zaman kaybetmedim, çünkü hiç bir zaman en yakın arkadaşım olmadı.
Sadece arkadaşlarım oldu.
Ben üniversite sınavı döneminde kaybetmiştim en yakın arkadaşımı. Bir anda hali tavrı değişti sınav puanlarını falan saklamaya başlamıştı beni rakibi olarak görüyordu falan.
Ben en yakın arkadaşım sanıyormuşum, ama o herkesle benle olduğu gibi samimiymiş meğerse. Samimiyetsiz piç. Özelimi üçüncü şahısların ağzından duymaya başlamam, bana söz verip sözlerini tutmaması, söyleyince de pişkin pişkin "unutuyorum ben ama öyle şeyleri" demesi bardağı taşırmıştı. Beni eleştirip, kendine aynı şeylerin söylenmesine tahammül edememesi, bencilliği, hep kendi istedikleri olsun istemesi, pasif-agresif oluşu, bana sinirlenip, kin tutması ama benim bundan haberimin bile olmaması. Yüzüme gülüp arkamdan olmadık dedikodular çıkarması, haset olması... Daha neler neler.
Haa, yukarıda yazdıklarım tek kişiye ait de değil, antrparantez belirteyim. Şimdiye kadar kimi arkadaş bildiysem hepsi arkamdan bıçakladı. Sende hiç mi sorun yok diyeceksiniz; en büyük sorunum insanlara güvenmiş olmam. Şimdi hard-core asosyal olarak hayatıma devam ediyorum. Hiç arkadaşım yok. Mutlu muyum? Hiç olmadığım kadar!