dio'cuların Yarım Kalan Hikayeleri
    • Popüler
    • Tarihe Göre
    Vidiom
    Bu başlığa vidio eklemek için telefonundaki dio uygulamasından giriş yap!
      tucco
      Cihangir tarafında küçük, sakin bir meyhaneye gitmiştim bir seferinde tek başıma. Normalde rakı düşkünü bir insan da değilim, alkolik bir insan da. Ama o gün öyle tek başıma oturup rakı içme hissi gelmişti. Sarhoş olmak da değildi amacım. Zaten 1 duble rakı ve birer dilim kavun ve peynir vardı masamda sadece. En az benim kadar dümdüz bir masaydı. Muhtemelen 45-50 dakika kadar, taş çatlasın üç dört masasının dolu olduğunu tahmin ettiğim meyhaneden kendimi soyutlayarak, susarak ve düşünerek rakımı içtikten sonra hesap istemek için başımı kaldırdığımda onu gördüm. Yüzü bana tamamen yabancı olmasına rağmen tuhaf bir şekilde kendisini tanıdıkmış gibi hissettiren, ismini bilmediğim, sonradan da öğrenemediğim, kısa kıvırcık saçlı bir kadındı. O da yalnız oturuyordu ve masasında sadece rakı kadehi vardı. Ne bir meze, ne bir servis. Hesap istemek için garsona seslenmiştim aslında ama nedenini bilmeden bir duble rakı daha söyledim kendime. Yarım saat önce zihnimi meşgul eden düşüncelerin tamamı artık bu tanıdık ama yabancı kadına yönelikti. Belki hüzünlü göründüğünden, belki o an o ortamda bana en çok benzeyen kişi olduğundan. Aslında her ikisi de. Kafamda bir sohbet kurdum kadınla. Dert anlatasım geldi o an, derdini dinleyesim... En yakın dostlarıma bile anlatmadığım, ruhumun derinlerindeki her şeyi, bir daha hiç görmeyeceğim bu insana anlattığımı hayal ettim. Ketum bir insanımdır, o yüzden bu hayal 2-3 yudum kadar sürdükten sonra 'saçmalama oğlum' dedim kendi kendime. Rakımı yarım bırakarak hesabı ödedim ve çıktım. Yürümeye başladım sonbahar akşamı serininde. Hiçbir yere yetişmeye çalışmadan, saatin farkında olmadan, kendimle konuşa konuşa yürüdüm bir müddet. Sonra 'Sofrada rakı bırakılmaz' diye seslenen birisi rakı kadehini uzattı. Bu benim az önce meyhanede bıraktığım kadehti. Kadehi uzatan da meyhanedeki o kadın. Bir elinde bana uzattığı kadeh, diğer elinde kendi kadehi vardı. Yanımda yürüyor ve rakıyı almamı bekliyordu. Aldım. Neydi bu? Bir rüya mıydı yoksa gerçekçi bir hayal mi? Ne olduğu umurumda da değildi aslında. Konuşmadan, ağır adımlarla, ara sıra rakı kadehinden birer yudum alarak yürüyorduk beraber. Birkaç dakika sonra sessizliği bozan ilk ben oldum. -Adın ne? +Hiç Soruma yanıt alamamıştım ama bozulmamıştım da bunun için. Sanki bu soru hiç sorulmamışçasına yürümeye devam ettik. Birkaç dakika sonra ise sessizliği bozan o oldu bu sefer. -Hayatında hiç mutlu hissettin mi? Zor bir soruydu. Yanıtını ben de bilmiyordum ki. Bu sorunun yanıtını samimi bir şekilde verebilecek birileri var mıydı acaba onu da merak ediyordum. 'Belki de mutluluğu hiç hak etmedik' diye yanıt verdim. Sonra yine sessizlik oldu. Yürümeye devam ettik. Önce Taksim Meydanı, oradan Galata, sonra Karaköy... En az zihnim kadar ayaklarım da yorulunca bir banka oturmak istedim. Oturmak ister misin' dedim. 'Olur' diye karşılık verdi.
        tucco
        En az 15 dakika önce bahsi geçen mutlulukla ilgili 'İnsan neden bilerek kendini mutsuz eder ki' diye sordu bana. Demek ki o zamandan beri düşündüğü şey buydu. Sonrasında mutlulukla ilgili konuşmaya başladık. Bu o zamana kadarki en uzun diyalog olmuştu aramızdaki. Sonra konular konuları açtı, alıntılar yapıldı, zaman zaman göz göze gelindi ama kimse kimseyi öpmeyi düşünmedi. 1 saatten fazla Karaköy'de bir bankta oturup muhabbet ettik ve meyhanede hayalini kurduğum gibi ne dert anlatasım geldi, ne de dinleyesim. Ketumluğum yine iş başındaydı. 'Ne iş yapıyorsun sen ya?' diye sordu. -Yazarım +Neler yazıyorsun? -Öylesine denemeler, boş beleş betimlemeler, kendimce tespitler… +Bir yazında beni betimlesen nasıl betimlerdin? -Güzel şeyleri betimleyemiyorum. +Bu duyduğum en güzel betimlemeydi. Güldük ve konu kapandı. Sonra ‘Üşüdüm, ben artık gideyim’ dedi. Evine bırakmayı teklif etmedim, kabul etmezdi de zaten. ‘Gitmeden önce ismini söyler misin’ dedim. Sadece güldü ve caddeye doğru yürümeye başladı. Bir taksi geçiyordu, ona elini kaldırdı. Bana dönüp sarıldı. Sıcak bir dostun sarılışı gibiydi. Sonrasında taksiye bindi ve gitti. 3 sene önce yaşadım bu olayı. Sonrasında bir daha hiç rastlamadım ona. Rastlamaya da çalışmadım. Belki güzel bir dert arkadaşı olurdu, belki de olmazdı, şimdiye kadar kimsenin olamadığı gibi.
          hickurusu
          Hem de nasıl yarım kalmışlık.. Toplasak 24 saat görmediğim bir kişiye aşık oldum. Onun benimle iletişim kurmasıyla konuşmaya başladık fakat akabinde hoş olmayan bir takım olaylardan dolayı iletişimimiz koptu. Üzerinden 5 yıl geçti, hala kalbimden atmış değilim...
          /
          0

          Tarihe Göre

          İçerik bulunamadı.