4
21 Eyl 2020
Bir Dizesi Bütününü Anlatan Şiirler
"Ben sana mecburum sen yoksun."
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum
Ağaclar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski İstanbul mudur?
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum, sen yoksun
Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
İnsan bir akşamüstü ansızın yorulur
Tutsak, ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Bir kaç hayat cıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor
Eski zamanlardan bir cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam, ne tutsam, nereye gitsem?
Ben sana mecburum, sen yoksun
Belki Haziran'da mavi benekli çocuksun
Ah seni bilmiyor, kimseler bilmiyor
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
Belki körsün, kırılmışsın telaş içindesin
Kötü rüzgar saçlarını götürüyor
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum, bilemezsin.
Atilla İlhan
BEN BU YÜREK YARASINI BİR GECE ELBİSTAN'DA DUYMUŞTUM...
Sen, Ne Zaman Büyüdün.?
#HasanHüseyinKorkmazgil
eski duvar diplerinde karanlık sular
ay vurmuş gölgelenmiş kuytular
canım oğul güzel yiğit
al gel kanlı gömleğini
sana nasıl kıydılar.?!
...
ben bu yürek yarasını bir gece elbistan'da duymuştum...
bir külüstür mapusâne zindanların en kötüsü
gözlerinin moru vurmuş ak mendillere
bir kelepçe sabahı ki türkülerin en acısı
ben bu yürek yarasını bir gece elbistan’da duymuştum...
...
akşamlar bir karakuş gibi sağılıp inerdi tenha yollara
yıldızlar dut kokardı iğdeler ay kokardı
öflez ışıklan yol boylarında osmanlı karakolların
tilkiler üşüşünce akşam yıldızıyla bağlara
kelepçemin karasına bir ak güvercin
nazlı nazlı, canım yiğit, süzüm süzüm, canım oğul, gelip konardı
ben bu yürek yarasını bir gece elbistan'da duymuştum...
...
ekmek yedim su içtim, ben nasıl yadsıyayım
nurhak dağlannın hemencecik eteğinde o yerde
toprak kına gibidir etlidir damarlıdır
sanırsın balla yoğrulmuştur kehribar üzümleri
kütükleri hititlerden, kan gütmesi osmanlıdan
ekmek yedim su içtim, ben nasıl yadsıyayım
taze peynir gibi taze, san yabangülü selâm
ya nasıl yadsıyayım o ishaklı selvilerde ayışığını
ya bu kanlı gömleği ben kime giydireyim.?
ben bu yürek yarasını bir gece elbistan'da duymuştum...
...
sen ne zaman büyüdün de ne zaman kaptırdın gönlünü o nurhak’lara
sen daha bebek bebek, sen daha baba baba
canım oğul, o kıraç topraklarımın yabangülü yiğidim
sen ne zaman büyüdün de düştün yollara
yolunu mavi kargalardan toylardan sorar oldun.?
hâlâ duruyor mu telefon tellerinde o mavi kargaları maraş topraklarının
o karamuk çalıları, o çobandöşekleri, o müslüman kayalar
beni sordun mu gözüm, o kanlı toprakların menekşeli sabahlarından
çıkınımda kara zeytin
bile yok
kara alman kelepçesi bileklerimde
ben bu yürek yarasını bir gece elbistan'da duymuştum...
...
bileklerim, canım oğul, yeni yeni başladı sızlamağa
sen büyüdün de demek, düştün demek o damar damar kınalı topraklara.?
tüketmişim yirmi yılı, cemim yiğit, bir salkım üzüm gibi
ay vurmuş gölgelenmiş kuytular
canım oğul güzel yiğit
al gel kanlı gömleğini
sana nasıl kıydılar.?!
ben bu yürek yarasını bir gece elbistan'da duymuştum...
Aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci.
Hem de gece inmiş, ses gelmiyor kümesten,
Ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?
Hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten.
İyi nişan alırdı kendini asan zenci,
Bira içmez ağlardı, babası değirmenci,
Sizden iyi olmasın, boşanmada birinci,
Çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen.
ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil
nükleer denemeler kyoto sözleşmesi küresel ısınma falan.
belki sen çok küçüksün belki benim ruhum ölü
biraz nietzsche biraz kant kafan karışmış belki
parlıamanet'i de bozdular tutunacak dalımız mı kaldı?
pavyonda tanıdığım bilge bir pezevenk vardı!
kötü kitaplar okumak kötü yaşamak gibidir derdi.
iyi kitaplar okudum bir boka yaramadı..
ben seni severim aslında da düzenim bozulur diye korkuyorum
durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar
sinemaya gitmeye ele ele tutuşmaya falan kalkarız
işin yoksa çiçek al,saç tara, parfüm sık.
küsmesi,barışması,ayılması,bayılması
hatta eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması
meyhanede tanıdığım gerzek bir filozof vardı!
güzel kadınlar insanın ömrünü uzatır derdi.
bir sürü güzel kadın girdi hayatıma
hepsi ağzıma sıçtı..
ben seni severim belki de rabbim buna hazır değil.
her şeyin güzelini sever o ideal birliktelikler ister
seninle benim yan yana oturacağımız çekyata
ne ilahi adalet sığar ne de diyalektik..
içime çöreklenmiş sığ bir sığır var benim.
ben seni severim sevmesine de
iş çıkarmasana şimdi ne gerek var güzelim..